9 Nisan 2015 Perşembe

Karpuz Kabuğundan Gemİler Yapmak


Gımılda be adam!



Yeni blogumun arka fonuna uygun bir film seçeyim, pazar gününü renklendireyim dedim. Ne derler bilirsiniz “"Karpuz kabuğundan gemiye binersen çabuk inersin." 2004 yapımı, Ahmet Uluçay imzalı ve bir çok festivalden ödülle dönmüş bir Türk filmi olan Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, gerçekten tüm derdi film çekmek olan iki insanın hikayesini anlatıyor.


Hikaye, 60’lı yılların Tepecik Köyü’nde geçiyor. Recep ve Mehmet yaz aylarında yakın civardaki köylerinden   Tepecik’e gelirler ve Recep bir karpuzcunun, Mehmet ise bir berberin yanında çalışır. Sinema ise ikisinin de tutkusudur. Bir ahırda var güçleriyle projeksiyon makinesi yapmaya çalışırlar. Ekonomik koşullar, eğitimsizlik, bütün bunlar onlara mani olurken, bu iki kafadara her daim destek olan biri vardır, köyün delisi Ömer.

Filmin izleyende çok derin izler bırakması yerli yerinde kullanılmış diyaloglar ve filmin müziğinde geliyor. Öyle ki sinema o kadar içselleştirilmiş ki halk ona gımıldak mı çekiyon sen yine diyor.Hala izlemeyenler için burada gımıldağın ne olduğunu açıkça yazmıyorum. Ya da yazmadığımı sanıyorum((:

Aslında Ahmet Uluçay, fimdeki Recep ve Mehmet karakteri üzerinden kendi sinema aşkını anlatıyor. Filmde yönetmen kendi çocukluğunu anlatıyor. Çöp varilinden çıkarılan kopmuş filmler, köylüyü hiçe sayan şehirliler, köylünün şehirliye karşı kine dönmemiş kızgınlığı, yoksulluk, dedikodu korkusu…

Aslında köylü- kentli çekişmesi çok uzun mevzudur. Benim yaşamıma yansıyan diyalogu da; İstanbullu bir arkadaşımın, trafikten şikayet edip, “herkesi de almasınlar buraya şu hale bak biz İstanbul’u İstanbul yaptık bunun için çalıştık. Köyünden kaçan buraya geliyor. Köyünde kal köyünü kalkındır.” Bende arkadaşımın bu şikayetine karşılık aynen filmdekine benzer bir cevabı vermiştim.  “Köylü olmasa kentler kalkınabilir miydi? Adaletsiz bir dağılım var ki insanlar göç ediyor. Kim keyfinden tarlasını, yerini, yurdunu, dostlarını bırakıp gelmek ister ki… Kalmak mı zor, gitmek mi?

Biz dönelim filmimize, film hem hikaye olarak hem kurgu olarak akıcı ve doğal. Belki çekim teknikleri ve seslerin tam ayırt edilememesi, konuşmaların duyulmakta zorluk çekilmesi bu filmin nazar boncuğu olabilir.

Yine de bir film düşünün ki daha izleyiciyle buluşmadan sayısız ödül alsın. Bir film düşünün ki popüler filmlerin karşısında olsun.

İyi Seyirler…